Muhasaralarda surları yıkmak için kullanılan savaş aracı.
Arapça’da
mecnak, mancenîk, mincenîk şekillerinde kullanılan kelimenin Farsça men
cî nîk, men ce nîk, mencek, Yunanca mekhanike (çark), monagkondan
geldiği konusunda farklı görüşler vardır. Araplar mancınık kuran veya
kullanan kişiye cânik, mancınık uzmanlarına mancınîkî, mancınıkla atılan
taşa cünuk derler. Daha küçük bir tür mancınığa arrâde adı verilir.
Kazzâf ve hattâre kelimeleri de mancınık karşılığında kullanılmıştır.
Eski Ahid’de geçen (Samuel, I, 17/ 40, 50; 25/29) ve genellikle elle
atılan sapan olarak anlaşılan şeyin mekanik bir sapan yani mancınık
olması da muhtemeldir. Batı dillerinde mancınık için cinslerine göre
çeşitli kelimeler kullanılmaktadır.
Mancınığın ilk olarak Çin’de
icat edildiği ve Türkler kanalıyla Batı’ya tanıtıldığı düşünülmektedir.
Eski Çin kaynaklarından yapılan iktibaslardan mancınığın tarihinin
milâttan önce V. yüzyıla kadar götürülebileceği anlaşılmaktadır (Needham
v.dğr., V/6, s. 206). Milâttan önce IV. yüzyıla ait metinlerde, dört
ayaklı bir rampa üzerine monte edilen ve kol gücüne nisbetle menzilini
oldukça uzatan ve birçok oku aynı anda atabilen düzeneklerden söz
edilmektedir (a.g.e., V/6, s. 188-189). Sonraki Çin kaynaklarında taş
mermiler atılan mancınığa değişik adlar verilmiştir. Batı’da mancınığı
ilk defa Siracusa (Sirakuza) Hükümdarı Büyük Dionysios’un Kartacalılar’a
karşı kullandığı ileri sürülmektedir (Derry-Williams, s. 246).
İslâm
kaynaklarında mancınığın Hz. İbrâhim’i ateşe atmak için Nemrud’un
adamlarından Heyzen tarafından icat edildiği söylenir (Taberî,
CâmiǾu’l-beyân, XVII, 43; İbn Kesîr, I, 146). Günümüzde Şanlıurfa’da
şehrin güneyinde kalenin bulunduğu tepedeki iki sütun halk arasında
Mancınık olarak anılır. Hadîkatü’s-suadâ’nın çeşitli nüshalarında Hz.
İbrâhim mancınıkla ateşe atılırken tasvir edilmiştir. Mancınığı Araplar
arasında ilk defa III. yüzyılda Hîre’deki Tenûhî Hükümdarı Cezîme
el-Ebraş’ın kullandığı kaydedilir (Câhiz, II, 7).
Mancınık,
Kur’an’ın düşmana karşı kuvvet hazırlanmasını emreden âyetine (el-Enfâl
8/60) ve Hz. Peygamber’in üç defa tekrarlayarak dikkat çektiği, kuvvetin
“atmak” (remy) olduğuna dair yorumuna (Müslim, “İmâre”, 167) uygun
düşen bir silâh, o döneme göre ileri bir askerî teknoloji idi. Bu
bakımdan müslümanlar mancınığı hemen benimsediler ve daha Resûl-i Ekrem
hayatta iken kullanmaya başladılar.
Hayber Gazvesi’nde yahudilerin müslümanlara karşı mancınık kullandıkları, Hayber’deki Netâh fethiyle elde edilen ganimetler arasında bir mancınığın da bulunduğu bilinmektedir (Makrîzî, I, 318). Bu mancınığın aynı bölgedeki Nizâr Hisarı’nın düşmesini kolaylaştırdığı kaydedilmektedir (Hamîdullah, s. 221). Hz. Peygamber’in Tâif muhasarasında kullandığı mancınığın (İbn Hişâm, II, 483; İbn Sa‘d, II, 158, 159; Belâzürî, s. 79) Hayber’de elde edilen mancınık olması muhtemeldir. Hayber’de kullanılan mancınığın Selmân-ı Fârisî tarafından yapıldığı veya Tufeyl b. Amr tarafından getirildiği de rivayet edilmektedir (Makrîzî, I, 416, 417). Resûl-i Ekrem, Tâif’te Urve b. Mes‘ûd ve Gaylân b. Seleme’nin müslümanlara karşı kullanmak üzere arrâde ve mancınık yapımını öğrenmek üzere Cüreş’e gittiklerini haber alarak (İbn Sa‘d, I, 312) buna karşılık olmak üzere mancınık hazırlatmış olmalıdır.
Hayber Gazvesi’nde yahudilerin müslümanlara karşı mancınık kullandıkları, Hayber’deki Netâh fethiyle elde edilen ganimetler arasında bir mancınığın da bulunduğu bilinmektedir (Makrîzî, I, 318). Bu mancınığın aynı bölgedeki Nizâr Hisarı’nın düşmesini kolaylaştırdığı kaydedilmektedir (Hamîdullah, s. 221). Hz. Peygamber’in Tâif muhasarasında kullandığı mancınığın (İbn Hişâm, II, 483; İbn Sa‘d, II, 158, 159; Belâzürî, s. 79) Hayber’de elde edilen mancınık olması muhtemeldir. Hayber’de kullanılan mancınığın Selmân-ı Fârisî tarafından yapıldığı veya Tufeyl b. Amr tarafından getirildiği de rivayet edilmektedir (Makrîzî, I, 416, 417). Resûl-i Ekrem, Tâif’te Urve b. Mes‘ûd ve Gaylân b. Seleme’nin müslümanlara karşı kullanmak üzere arrâde ve mancınık yapımını öğrenmek üzere Cüreş’e gittiklerini haber alarak (İbn Sa‘d, I, 312) buna karşılık olmak üzere mancınık hazırlatmış olmalıdır.
Hz. Ömer dönemindeki fetihlerde de mancınık kullanılmış, Amr b. Âs Mısır İskenderiye, Sa‘d b. Ebû Vakkās İran fetihlerinde mancınıktan
yararlanmıştır. Taberî, Sa‘d’ın Behrasîr’i muhasara için yirmi mancınık
kurdurduğunu söyler (Târîħ, IV, 6). Emevî ve Abbâsî dönemlerindeki
fetihlerde, iç isyanların bastırılmasında ve şehirlerin güvenliğini
sağlamada mancınıktan faydalanılmıştır. Hindistan’ın Sind bölgesinde
bulunan Deybül’ün fethi sırasında müslümanların “arûs” adı verilen, 500
kişinin idare ettiği bir mancınığı büyük bir maharetle kullandıkları,
isabetli atışlarla şehri kısa sürede ele geçirdikleri kaydedilmektedir
(Belâzürî, s. 636). Mekke, Abdullah b. Zübeyr’in hâkimiyetine son vermek
için 64’te (683) Husayn b. Nümeyr, 73’te (692) Haccâc b. Yûsuf
es-Sekafî tarafından Ebûkubeys dağına kurdurulan mancınıklarla
dövülmüştür. Bu muhasaralar sırasında mancınıkla taş gülle dışında ateş,
hatta hayvan ölüsünün dahi atıldığı rivayet edilmektedir (İbn Sa‘d, V,
146, 228).
127’de (744-45) Emevî Halifesi II. Mervân’ın kendisine karşı
başlatılan isyanın merkezi olan Humus’u kuşatması esnasında şehre seksen
küsür mancınıkla gece gündüz taş gülleler atılmıştır (Taberî, Târîħ,
VII, 326). Mancınık şehir ve kalelerin savunulmasında da kullanılmıştır.
Ömer b. Abdülazîz’in Anadolu’daki valilerine kalelerin üstüne mancınık
kurmaları için mektuplar gönderdiği bilinmektedir (İbn Sa‘d, V, 352).
Bağdat gibi surlarla çevrili şehirlerin güvenliği için burçlara
mancınıklar yerleştirilmiştir. Mancınığın gemiler üzerine
yerleştirilerek deniz savaşlarında veya kıyı şehirlerinin denizden
muhasarasında da kullanıldığı görülmektedir.http://www.youtube.com/watch?v=xlLOLbYPVco
Mancınık, Büyük Selçuklu
Devleti döneminde de hem kuşatma hem savunma silâhı olarak
kullanılmıştır. Selçuklu tahtında hak iddia ederek ayaklanan Muhammed
Tapar’ın, ağabeyi Sultan Berkyaruk karşısında mağlûp olup İsfahan’a
sığındığında şehri savunmak amacıyla mancınıkları da kullandığı
kaydedilmektedir (İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, X, 333).
Eyyûbî Sultanı
el-Melikü’z-Zâhir, Antakya topraklarında gerçekleştirilen fetihler
sırasında Halep’ten getirttiği mancınıkları kullanmış, 585 (1189)
yılında donanmanın denizde kurduğu geçici üstünlükten istifade ederek
Akkâ şehrine mancınıklar, arrâdeler, neftçiler sokmuştu. Eyyûbîler
devrinde mancınık, arrâde ve debbâbe gibi muhasara aletlerini
kullananlara “haccârûn” (taşçılar) veya “cândâriyye” denilirdi.
Candâriyyenin en önemli reislerinden biri olan Tuğrul el-Cândâr’ın Halep
ve Ba‘lebek kuşatmalarında, Kudüs Krallığı ve Antakya Prinkepsliği
topraklarının fethinde ve Akkâ savunmasında büyük hizmetleri görülmüştür
(Şeşen, s. 143-144).
Mancınık teknolojisi İslâm ülkelerinde
büyük gelişme göstermiştir. Moğol Hükümdarı Mengü Han’ın Çin’den yay ve
mancınık ustası getirtmesine, ordusunda çok sayıda hitâyî mancınıkçı,
neftendâz, çarhendâz bulunmasına rağmen daha sonra yerine geçen Kubilay Han İslâm
ülkelerinden mancınık yapacak mühendisler istemiştir. Çin’de ağırlıktan
güç alan mancınıklar müslüman mancınığı (phao) olarak tanınmıştır
(Needham v.dğr., V/6, s. 218 vd.).
Âşıkpaşazâde, Yıldırım
Bayezid’in İstanbul kuşatması sırasında mancınık kullanıldığını, Tursun
Bey de fetih esnasında mancınıklar kurulduğunu haber verir. İstanbul’un
fethinde surları açmak için toplarla birlikte mancınıktan yararlanıldığı
gibi Fâtih Sultan Mehmed Rodos muhasarasında da mancınık kullanmıştır.
Askerlikte
her zaman büyük önem arzeden balistiğin gelişmesinde önemli bir merhale
olan mancınık üzerine bilinen tek müstakil eser, IX. (XV.) yüzyılda
kaleme alınan İbn Erenbugā ez-Zeredkâş’ın el-Enîķ fi’l-menâcenîķ’idir
(TSMK, III. Ahmed, nr. 3469). İbn Erenbugā mancınığı, harbî, zeyyâr,
efrencî, sultânî, iki yaylı keskencil, arrâde, Türkî gibi türlere
ayırmıştır. Bunlardan harbî, zeyyâr ve Türkî plan olarak birbirine
benzer. Efrencî, sultânî ve arrâde ayrı bir grup oluşturur. Keskencil
bir veya birkaç yayın müşterek gerilmesiyle yapılır ve daha çok ok,
mızrak gibi şeyler fırlatmak için kullanılır. Müellifin çizimlerinden
birinci tür mancınığın yirmi sekiz ana parçadan oluştuğu görülmektedir.
Birer kaide üzerinde dikilen dörder direk yukarıda birleşerek birer
üçgen oluşturmuş, direkler “cisr” (köprü) denilen ve kaideye paralel
şekilde enlemesine çakılan kalaslarla güçlendirilmiştir. Bu şekilde
yapılmış iki ayak birbirine simetri oluşturacak şekilde yan yana
getirilmiş, zirve kısmında karşılıklı olarak açılan yuvalara asıl
fırlatıcı olan ve “sehm” (ok) adı verilen uzun direğin üzerine
sabitlendiği dingilin uçları girmiştir. Bu parça sehmi kalın kısmına
beşte veya dörtte bir oranında bir noktadan ikiye ayırmaktadır. Kalın
uçta içinde ağırlıklar bulunan sandık asılıdır. Diğer uçta fırlatılacak
şeyin konulduğu iple bağlı bir sapan veya sabit kaşık şeklinde kefe
bulunmakta, kullanım sırasında kefe kısmı aşağı çekilip bağlanmakta,
içine gülle vb. konulduktan sonra birden bırakılmaktadır. Öbür uçtaki
ağırlığın aşağı çekmesiyle gülle hedefe doğru fırlamış olur. İbn Kesîr,
Kerek muhasarası için yapılmış bir mancınığın direklerinin 18 zirâ
(yaklaşık 9 m.), okunun ise 27 zirâ (yaklaşık 13,5 m.) olduğunu, 60 rıtl
(yaklaşık 25 kg.) ağırlığında gülle attığını söyler (el-Bidâye, XIV,
218). Hedefin uzaklık ve yakınlığına göre sandık içindeki ağırlık
arttırılır veya azaltılır. Güllenin daha uzağa atılması istenildiğinde
ağırlık arttırılarak güç kazandırılır.
Arrâde türü mancınıklar, yere sağlam basması için haç şeklinde çapraz
iki veya daha fazla kalastan bir kaide üzerine dikilen bir direk ve üst
kısmında okun yerleştirileceği çatal bir bölümden meydana gelmektedir.
Ok, fırlatma gücünü ağırlık yerine ucuna bağlı çok sayıdaki ipin aksi
yönde hızla çekilmesiyle sağlar.
Merminin hedefe isabet etmesi için
ortalı gitmesini temin maksadıyla ipler eşit olarak ikiye ayrılıp
simetrik halkalardan geçirilir. Daha çok ipin bağlanması için okun uç
kısmına enlemesine bir parça ilâve edilir. İki uçtan yapılan
takviyelerle bu kısım ikizkenar üçgen şeklini alır. Bu tür mancınıklara
tekerlek ilâvesiyle taşınma kolaylığı sağlanabilir. Bu mancınıkların
Çin, Batı ve İslâm kaynaklarındaki çizimlerinde büyük benzerlik
görülmektedir (İbn Erenbuga ez-Zeredkâş, s. 100, 101; Needham v.dğr.,
V/6, s. 212, 213, 234).http://www.youtube.com/watch?v=gxAEIlShyFM
İbn Erenbugā’nın efrencî (Frenk usulü) dediği mancınıklarda iplerin yerinde çift taraflı ağırlıklar bulunmaktadır (el-Enîķ fi’l-menâcenîķ, s. 97, 98).
Bunların dışında iplerin
bükülme es-nekliğinden güç alan mancınıklar da yapılmıştır. Bu tür
mancınıklarda dikdörtgen şeklinde güçlü bir iskelenin karşılıklı iki
kirişi arasına, tam ortasında ucunda kefe bulunan kol direğinin (ok)
monte edildiği ve üzerinde iplerin sarılı olduğu dingilin uçları
girmektedir. İnsan saçı ve domuz dışındaki hayvanların sinirlerinden
yapılmış ipler dingile ve kola levye ile iyice sarılarak çakıldak tabir
edilen dişlilerle sabitlenir.http://www.youtube.com/watch?v=wfzFnLOpZYM Çakıldak âniden boşa alındığında bükülen
iplerin etkisiyle kefeye konulmuş mermi hedefe fırlar. Kolun çarpması ve
etkinin artması için iskelenin ortasına karşılıklı olarak dikilen ve
yanlardan desteklenen iki direğin birleştirilmesiyle bir yastık yapılır.http://www.youtube.com/watch?v=ASlSZ7Vph9U
Mancınıklarla
ağır taş gülleler, pamuk, paçavra gibi şeylere emdirilip tutuşturulan
yanıcı maddeler http://www.youtube.com/watch?v=3H9TofuarsE ve içine akrep vb. doldurulmuş büyük cam kavanozlar veya
küpler fırlatılırdı. http://www.youtube.com/watch?v=o6oe3WJL4Qw Düştüğü yerde kırılan kavanozlardan çıkan akrepler
düşman içinde paniğe sebep olurdu. Bu tür mancınıkların (arrâde) Sâsânî
Hükümdarı Enûşirvân tarafından Nusaybin’in fethinde kullanıldığı, onun
toplattığı akrepleri cam kavanozlarla şehre fırlattığı rivayet edilir
(Yâkūt, V, 288).
No comments:
Post a Comment